Blogger tarafından desteklenmektedir.
2 Mart 2013 Cumartesi

Sayfa 2:

Kur'an ve Bağlam’ın ikinci kitabı Sa’lebe Kıssası -Esbâb-ı Nüzule Yeni Bir Yaklaşım'ı mütalaanızın sonuçlarını maddeler halinde yazınız.

Hedef Tarih: 20 Mart 2013

14 yorum:

Adsız dedi ki...

MURAT AYKAÇ no:12912735
İKİNCİ BÖLÜM: Sa’lebe Kıssasıyla Esbâb-ı Nüzûle Yeni Bir Yaklaşım
Amaç: Kur’ân’ın anlaşılmasında esbâb-ı nüzûle yeni bir yaklaşımın ilkelerini sebebi nüzûl rivayeti üzerinde tatbik etmek.Hadis kitaplarında bu kıssanın ele alınışı, tefsir tarihi açısından önem arz etmektedir. Çünkü ilk devirde tefsir, hadis ilmi çerçevesinde mutâlâ edilmiştir. Bunun hakkında çok çeşitli rivayetlerin olduğu, hadis kitaplarında Beyhakî şu değerlendirmeyi yapar: “Bu, tefsir ehli arasında bir meşhur hadistir. Zayıf senedlerle mevsul olarak rivayet edilmiştir” .




Tefsirlerde hadisi naklederken iki yol takip etmişlerdir, çoğu Taberî’nin Tefsirinden na kletmişlerdir, diğerleri muhtelif tariklerle farklı kaynaklardan almışlardır . Mufessirlerin bir kısmı Sa’lebe Kıssasının sıhhatine şüphe ile bakmışlardır. Bunlardan biri İbn-i Cerir et-Taberî’dir. Sa’lebe Kıssasının değerlendirilmesi:
1) İlk olarak bu rivayetleri hadis usulü açısından tenkid edilmeli, zikredildiği üzere hadisin senedi zayıftır.İmam Buharî bu kıssanın bir tarikini rivayet eden Ebû Umâme hadisinin senedindeki Ali b. Yezid hakkında “Munkeru’l-Hadîs” demiştir.
2) Rivayetler tasnif edilmeli: Her bir rivayetin zama-mekan-şartlara bakarak sınıflandımak ona göre değerlendirme yapmak .
3) Tarih ilminden faydalanılmalı ve ona göre değerlendirme yapılmalı.
4) Kur’ân’i bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmesi.
O halde Kur’ân’ı Kerim’in anlaşılması konusunda esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesinde yeni bir uslüp takip edilmelidir. Böylece, tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacak.

Adsız dedi ki...

Fikret AKMAN Öğrenci No: 12912768
ESBAB-I NÜZUL’E YENİ BİR YAKLAŞIM IŞIĞINDA SA’LEBE KISSASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
İslam kültür tarihinde esbâb-ı nüzul rivayetleri Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması sürecinde izlenen bir yol olmuştur. Ancak bu yolda kullanılan metodun, ilkeleri ile birlikte ortaya konulmadığı bir gerçektir. Usul açısından vaki olan bu eksiklik, esbab-ı nüzul rivayetleri, genel olarak da tefsir rivayetleri üzerinde tereddütlerin zuhuruna sebep olmuştur. İmam Ahmed, “Üç şeyin aslı yoktur; Melahim, Megazi ve Tefsir” demekle bu durumu tespit etmek istemiştir. İmam Ahmed b. Hanbel’in bu ifadesini, senedi olmadan rivayet edilen bir habere itibar edilmemelidir; ama sahih bir sened ve sağlam bir metinle rivayet edilen haber de elbette kabul edilmelidir, şeklinde anlamak daha isabetlidir.
Bu bağlamda Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul’ün değerlendirilmesine yeni bir yaklaşım getiren ilkeleri bir ayet/hadise üzerine odaklayarak bu ilkelerin uygulanabilirliğini göstermeye çalıştık.
Tevbe süresi 75. Ayetine ve sebeb-i nüzul’ü olarak nakledilen Sa’lebe kıssasına, aşağı-da önerilen ilkeler ışığında bakılmış olsaydı Kur’an-ı Kerim’in mana zenginliği anlaşılacaktı. Çünkü Kur’an-ı Kerim’le aydınlanacak hayatımızın zenginliği, onun zengin bir biçimde yorum-lanmasıyla/pratiğe taşınmasıyla mümkündür. Bu ilkeleri maddeler halinde şöyle sıralayabili-riz;
1) İlk olarak bu rivayetleri hadis usulü açısından tenkid edilmeli, zikredildiği üzere ha-disin senedi zayıftır.O halde, tefsir tarihinin en mühim tefsirlerinde böyle bir riva-yet nasıl olmuş da nakledilegelmiştir?
2) Rivayetler tasnif edilmeli: Her bir rivayetin zaman-mekan-şartlara bakarak sınıflandırmak ona göre değerlendirme yapmak .
3) Tarih ilminden faydalanılmalı ve ona göre değerlendirme yapılmalı.
4) Kur’ânı bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmesi.

Adsız dedi ki...

Ramazan ÜNSAL (12912729) ramazanriza@gmail.com

Esbab-ı Nüzül; nüzül ortamı içinde olup biten vahiy ve beşer arasındaki iletişim sürecini gösteren dondurulmuş resmedilmiş olaylar olarak tanımlayabiliriz. Nüzül hadisesi birkez olup biten tek seferde yaşanan bundan sonra yaşanmayacak olan ortamdır. Kuranı anlayabilmek için vahin ortamına, bağlamına inmek gerekir. Çünkü o ortam sözlü kültürün hâkim olduğu ortamdır. Dolayısıyla vahyin yazıya geçirilmesiyle o ortamda olup, Kuran’a girmeyen iletişim esnasındaki ses tonu, jest ve mimikler, vahyin muhatapları, haleti ruhiyeleri sebeb-i nüzül rivayetleriyle belirlenmeye çalışılır. Bu anlamda sebeb-i nüzülün Kuranın anlaşılmasında vazgeçilemez payı vardır. Fakat sebeb-i nüzül rivayetlerini değerlendirme konusunda biraz kat etmemiz gereken çok yol olduğu kanaatindeyim. Bu konuda hocamız Salebe kıssasını nüzül rivayetlerine yeni bir yaklaşımla değerlendirmekte ve bize tefsir disiplininde bir ufuk açmıştır.
Tevbe suresinin 75. ayetinin nüzül sebebi olarak Salebe kıssası anlatılır. Önce Salebe hadisini ve senedini verilmiştir. Tarih, rical, sire kitaplarında salebe kıssası nasıl geçmiş, Salebe kimdir ve Salebe kıssasının sıhhati üzerine neler söylenmiş olduğu serdedilmiş. Benim bu babda Taberi’nin tavrı dikkatimi çekti. Taberi’nin metodu olarak; rivayetleri verir ve katıldığı rivayeti belirtir ya da tercihte bulunur ya da kendi değerlendirmesini ifade etmesidir. Her nedense Salebe kıssasına gelince sadece rivayet edip geçmiştir. Bir tercih ve değerlendirmede bulunmamıştır. İbn Esir değerlendirmesinde bu kıssa doğru değildir ve hicri 3. yılda ölen birinin 9. yıldaki bir olayın kahramanı olması mümkün değildir hükmüne varmıştır.
Hadis kitaplarında ise Salebe kıssası bazı hadisçiler peygamberin gelecekten heber verme mucizesi olarak değerlendirmiştir. Halimi ise pişman olan Salebe’yi peygamberin affetmemesi kabul edilemez demektedir. Beyhaki ise kıssanın tefsir ehli için meşhur hadistir ama zayıf senetle mevsul olarak rivayet edilmiştir değerlendirmesini yapar.Tefsir kitaplarında da Salebe kıssası müfessirler tarafından değerlendirilmiştir.
Salebe kıssasına sebeb-i nüzüle yeni bir yaklaşım ışığında değerlendirilmesinde;
1. İlk olarak hadis usulü açısından tenkid edilmiştir. Hadisin senedinin zayıf olduğu tespit edilmiştir. İmam Buhari, İbn-i Hacer hadisi zayıf görmüşlerdir.
2. Rivayetler tasnif edilmelidir. Yani rivayet sebeb-i nüzül rivayetimidir yoksa tefsir için sebeb-i nüzül müdür belirlenmesi gerekmektedir. Salebe kıssası tefsir için sebebi nüzül rivayeti olma ihtimali daha fazladır. Rivayet kalıplarına baktığımızda da Salebe kıssası sebeb ifade etmede nass olmayan rivayetler grubundadır.
3. Tarih ilminden faydalanmalıdır. Kıssanın geçmiş olduğu tarih hicri 9. asırdadır. Zekat ise hicri 2. yılda farz kılınmıştır. Olay zamanında zekat, devlet gücüyle de olsa alınması gündemdedir. Tebük seferi gibi zorlu bir dönemde zekatın kabul edilmeme lüksü yoktur. Nitekim hz. Ebu Bekir zekat vermeyenlere savaş açmıştır.
4. Kuran bütünlüğü çerçevesinde kıssa değerlendirildiğinde Allah’a verilen vadin yerine getirilme ilkesi feri bir olaya hasredilip sınırlanamaz.
Bu ilkeler çerçevesinde yapılan değerlendirmelerde sebeb-i nüzül rivayetlerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiği açıklığa kavuşmuş olacaktır. Rivayetleri değerlendirme işi tek kişinin yapacağı bir iş değildir. Bu nedenle günümüzün teknolojisini de kullanarak geniş çaplı değerlendirilmelidir.
Saygılarımla…

Unknown dedi ki...

HAMDULLAH KAYA Öğrenci No: 12912772

ESBAB-I NÜZUL’E YENİ BİR BAKIŞ VE BU BAĞLAMDA SA’LEBE KISSASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Esbâb-ı nüzul rivayetleri Kur’an-ı Kerim Ayetlerin anlamlarının eksiksiz anlaşılmasında izlenen en önemli yollardan biri olmuştur. Ama bu bağlama kullanılan metodun, ilkeleri ile birlikte tam bir şekilde ortaya konulduğunu söylemek pek mümkün görünmemektedir. Usul açısından vaki olan bu eksiklik, esbab-ı nüzul rivayetleri, genel olarak da tefsir rivayetleri üzerinde tereddütlerin meydana gelmesine sebebiyitvermiştir. Sa’lebe kıssasında da bu eksiklikler çarpıcı bir şekilde gözükmektedir.
Sa’lebe kıssası tefsirciler arasında meşhur bir hadisedir. Genelde tevbe suresinin 75.ayetinin sebeb-i nuzulu olarak bu hadise zikredilmektedir ama bu hadisenin sıhhatı tefsirciler tarafından pek araştırılmadığı gözükmektedir ama Beyhaki gibi bazı müfessirler hadisin senedinin zayıflığına işaret etmişlerdir. Beyhakî şu değerlendirmeyi yapar: “Bu, tefsir ehli arasında meşhur bir hadistir. Zayıf senedlerle mevsul olarak rivayet edilmiştir” .
SA’LEBE KISSASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
1-İlken hadis usulü açısından sa’lebe hadisi rivayet açısından tenkid edilmelidir. zira bu hadisin senedi zayıftır. İmam Buharî bu kıssanın bir tarikini rivayet eden Ebû Umâme hadisinin senedindeki Ali b.Yezid hakkında munkeru’l-Hadîs”demiştir.
2- Rivayetler tasnif edilmelidir her bir rivayetin zama-mekan-şartlarına bakarak sınıflandırmak,ona göre değerlendirme yapmak gerekmektedir.
3) Tarih ilminden yararlanılmalı ve ona göre değerlendirme yapılmalıdır.
4) Kur’ân’i bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.

Öyleyse Kur’ân’ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesinde bu metodlar takip edilmeli ve tefsir kitaplarındaki pek çok zayıf hatta aslı olmayan rivayetler çıkartılarak tefsir ilmi israiliyyattan temizlenilmelidir.

Unknown dedi ki...

HAMDULLAH KAYA Öğrenci No: 12912772

ESBAB-I NÜZUL’E YENİ BİR BAKIŞ VE BU BAĞLAMDA SA’LEBE KISSASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Esbâb-ı nüzul rivayetleri Kur’an-ı Kerim Ayetlerin anlamlarının eksiksiz anlaşılmasında izlenen en önemli yollardan biri olmuştur. Ama bu bağlama kullanılan metodun, ilkeleri ile birlikte tam bir şekilde ortaya konulduğunu söylemek pek mümkün görünmemektedir. Usul açısından vaki olan bu eksiklik, esbab-ı nüzul rivayetleri, genel olarak da tefsir rivayetleri üzerinde tereddütlerin meydana gelmesine sebebiyitvermiştir. Sa’lebe kıssasında da bu eksiklikler çarpıcı bir şekilde gözükmektedir.
Sa’lebe kıssası tefsirciler arasında meşhur bir hadisedir. Genelde tevbe suresinin 75.ayetinin sebeb-i nuzulu olarak bu hadise zikredilmektedir ama bu hadisenin sıhhatı tefsirciler tarafından pek araştırılmadığı gözükmektedir ama Beyhaki gibi bazı müfessirler hadisin senedinin zayıflığına işaret etmişlerdir. Beyhakî şu değerlendirmeyi yapar: “Bu, tefsir ehli arasında meşhur bir hadistir. Zayıf senedlerle mevsul olarak rivayet edilmiştir” .
SA’LEBE KISSASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
1-İlken hadis usulü açısından sa’lebe hadisi rivayet açısından tenkid edilmelidir. zira bu hadisin senedi zayıftır. İmam Buharî bu kıssanın bir tarikini rivayet eden Ebû Umâme hadisinin senedindeki Ali b.Yezid hakkında munkeru’l-Hadîs”demiştir.
2- Rivayetler tasnif edilmelidir her bir rivayetin zama-mekan-şartlarına bakarak sınıflandırmak,ona göre değerlendirme yapmak gerekmektedir.
3) Tarih ilminden yararlanılmalı ve ona göre değerlendirme yapılmalıdır.
4) Kur’ân’i bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.

Öyleyse Kur’ân’ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesinde bu metodlar takip edilmeli ve tefsir kitaplarındaki pek çok zayıf hatta aslı olmayan rivayetler çıkartılarak tefsir ilmi israiliyyattan temizlenilmelidir.

Adsız dedi ki...

Sa'lebe b. Hatıb adında iki ayrı sahabe vardır. bunlardan birisi Sa'lebe b. Hatıb b. Amr el-Ensari'dir ve bu İbn İshak ile Musa b. Ukbe'nin ifade ettiğine göre bedir ashabındandır. İbn Kelbi ise bu sahabenin Uhud savaşında öldüğünü söylemiştir. (El-İsabe 928)
diğeri ise; Sa'lebe b. Hatıb (veya ibn ebi Hatıb) el-Ensari'dir. İbn İshak bunu Mescidi Dırar'ı bina edenler arasında sayar. el-Baverdi, İbn Seken, İbn Şahin ve başkaları önceki ile bunun aynı kişi olduğunu zikrederler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den mal ile rızıklandırılması için dua istemesine gelince, bunu Taberi tefsirinde (10/130) Kurtubi (8/209) Vahidi Esbabı Nuzul (180) İbn Asakir (Tehzibu Tarihi Dımeşk-4/20) rivayet etmişlerdir. tevbe suresinin 75. ayetinin sebebi nüzulü olarak bu rivayet zikredilir.
Hafız İbn Hacer der ki: Eğer bu kıssa sahih ise - ki sahih olduğunu zannetmem - bu kıssada geçen Sa'lebe'nin daha önce zikri geçen bedir ehlinden olan Sa'lebe ile aynı kişi olmasında şüphe vardır. nitekim İbnu'l-Kelbi'nin şu sözleri ikisinin farklı kişiler olduğunu gösterir: "Bedir ashabından olan (Salebe) Uhud'da şehit olmuştur." Yine İbn Merduye'nin Tefsirinde mezkur ayet hakkında İbn Abbas'tan şu nakli de bunu destekler: "Bu adam kendisine abdullahtayfut no: 12952708 Salebe b. Ebi Hatıb denen ensardan bir kimsedir." bu rivayette onun ismi: Salebe b. Ebi Hatıb şeklindedir. bedir ashabından olan salebeye gelince, onun isminin Salebe b. Hatıb olduğunda ittifak edilmiştir. nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: "Bedire ve hudeybiyeye katılan hiç kimse ateşe girmeyecek" buyurduğu sabit olmuştur...." el-1. İlk olarak hadis usulü açısından eleştiriye tabi tutulmalıdır. Hadisin senedinin zayıf olduğu tespit edilmiştir. hadis büyük muhaddislerce de zayıf addedilmiştir 2. Rivayetler bellibir tasnifetabi tutulmalı. Salebe kıssası tefsir için sebebi nüzül rivayeti olma ihtimali daha fazladır. Rivayet kalıplarına baktığımızda da Salebe kıssası sebeb ifade etmede nass olmayan rivayetler grubundadır.3) Tarih ilminden istifade edilmeli ve ona göre bi neticeye varılmali
4) Kur’ânı bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmesi.

Unknown dedi ki...


Esbabı nüzüle yeni bir yaklaşım tarzı ve saleba kıssası

Mehmet Tahir PEKİM / 12952705

Kitabın birinci bölümünde esbabı nüzüle yeni bir yaklaşım ve bu yaklaşımın yöntemi verilmiştir işte bu yöntemlerin uygulamasını bir örnek üzerinden verilmeye çalışılmıştır.
Tefsirlerde nakledilen hadisler daha çok taberi üzerinden yapılan nakillerle olmuş, ve genelde de isnada önem verilmemiş. Bundan dalayıdırki imam Ahmet b.hambel tefsiri güvenli kabul etmemiştir. Böylelikle sebebi nuzül olarak verilen hadisi iyi bir değerlendirmeye tabi tutmak gerekir. Bunu yapmak için dört aşamayı takip edip iyi bir araştırma yapmak gerekir.
Bu aşamalar şunlardır
1- Söz konusu hadisi,hadis usülü açısından değerlendirmek
2- Söz konusu hadisin, bütün tariklerini toplayıp değerlendirmek.
3- Hadisi, tarihi bilgiler ışığında değerlendirmeye tabi tutmak.
4- Hadisi,kurani bütünlük,sibak-siyak bakımından değerlendirmek.
Salebe kıssasına gelince ulema genelde iki kısma ayrılmış kimisi kabul etmiş kimisi etmemiş ve olaya şüpheyle bakmış.mesela ibn hacer isimlerin karıştırıldığını söylerken taberi kuşkuyla bakmış. Bazı tefsirler olayı “meşhurdur” diyerek verse de genelde hadisteki meşhur hadis kastedilmemiştir.
Sonuç olarak esbabı nüzülü yeniden iyi bir değerlendirmeye tabi tutmak zorundayız. Özellikle günümüzdeki teknolojiden istifade edilerek bu konuda çalışma yapılması önümüzde bekleyen bir husustur.

Adsız dedi ki...

Sa'lebe b. Hatıb adında iki ayrı sahabe vardır. bunlardan birisi Sa'lebe b. Hatıb b. Amr el-Ensari'dir ve bu İbn İshak ile Musa b. Ukbe'nin ifade ettiğine göre bedir ashabındandır. İbn Kelbi ise bu sahabenin Uhud savaşında öldüğünü söylemiştir. (El-İsabe 928)
diğeri ise; Sa'lebe b. Hatıb (veya ibn ebi Hatıb) el-Ensari'dir. İbn İshak bunu Mescidi Dırar'ı bina edenler arasında sayar. el-Baverdi, İbn Seken, İbn Şahin ve başkaları önceki ile bunun aynı kişi olduğunu zikrederler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den mal ile rızıklandırılması için dua istemesine gelince, bunu Taberi tefsirinde (10/130) Kurtubi (8/209) Vahidi Esbabı Nuzul (180) İbn Asakir (Tehzibu Tarihi Dımeşk-4/20) rivayet etmişlerdir. tevbe suresinin 75. ayetinin sebebi nüzulü olarak bu rivayet zikredilir.
Hafız İbn Hacer der ki: Eğer bu kıssa sahih ise - ki sahih olduğunu zannetmem - bu kıssada geçen Sa'lebe'nin daha önce zikri geçen bedir ehlinden olan Sa'lebe ile aynı kişi olmasında şüphe vardır. nitekim İbnu'l-Kelbi'nin şu sözleri ikisinin farklı kişiler olduğunu gösterir: "Bedir ashabından olan (Salebe) Uhud'da şehit olmuştur." Yine İbn Merduye'nin Tefsirinde mezkur ayet hakkında İbn Abbas'tan şu nakli de bunu destekler: "Bu adam kendisine abdullahtayfut no: 12952708 Salebe b. Ebi Hatıb denen ensardan bir kimsedir." bu rivayette onun ismi: Salebe b. Ebi Hatıb şeklindedir. bedir ashabından olan salebeye gelince, onun isminin Salebe b. Hatıb olduğunda ittifak edilmiştir. nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: "Bedire ve hudeybiyeye katılan hiç kimse ateşe girmeyecek" buyurduğu sabit olmuştur...." el-1. İlk olarak hadis usulü açısından eleştiriye tabi tutulmalıdır. Hadisin senedinin zayıf olduğu tespit edilmiştir. hadis büyük muhaddislerce de zayıf addedilmiştir 2. Abdullah Tayfur no:12952708 Rivayetler bellibir tasnifetabi tutulmalı. Salebe kıssası tefsir için sebebi nüzül rivayeti olma ihtimali daha fazladır. Rivayet kalıplarına baktığımızda da Salebe kıssası sebeb ifade etmede nass olmayan rivayetler grubundadır.3) Tarih ilminden istifade edilmeli ve ona göre bi neticeye varılmali
4) Kur’ânı bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmesi

Unknown dedi ki...


Esbabı nüzüle yeni bir yaklaşım tarzı ve saleba kıssası

Mehmet Tahir PEKİM / 12952702

Kitabın birinci bölümünde esbabı nüzüle yeni bir yaklaşım ve bu yaklaşımın yöntemi verilmiştir işte bu yöntemlerin uygulamasını bir örnek üzerinden verilmeye çalışılmıştır.
Tefsirlerde nakledilen hadisler daha çok taberi üzerinden yapılan nakillerle olmuş, ve genelde de isnada önem verilmemiş. Bundan dalayıdırki imam Ahmet b.hambel tefsiri güvenli kabul etmemiştir. Böylelikle sebebi nuzül olarak verilen hadisi iyi bir değerlendirmeye tabi tutmak gerekir. Bunu yapmak için dört aşamayı takip edip iyi bir araştırma yapmak gerekir.
Bu aşamalar şunlardır
1- Söz konusu hadisi,hadis usülü açısından değerlendirmek
2- Söz konusu hadisin, bütün tariklerini toplayıp değerlendirmek.
3- Hadisi, tarihi bilgiler ışığında değerlendirmeye tabi tutmak.
4- Hadisi,kurani bütünlük,sibak-siyak bakımından değerlendirmek.
Salebe kıssasına gelince ulema genelde iki kısma ayrılmış kimisi kabul etmiş kimisi etmemiş ve olaya şüpheyle bakmış.mesela ibn hacer isimlerin karıştırıldığını söylerken taberi kuşkuyla bakmış. Bazı tefsirler olayı “meşhurdur” diyerek verse de genelde hadisteki meşhur hadis kastedilmemiştir.
Sonuç olarak esbabı nüzülü yeniden iyi bir değerlendirmeye tabi tutmak zorundayız. Özellikle günümüzdeki teknolojiden istifade edilerek bu konuda çalışma yapılması önümüzde bekleyen bir husustur.

Adsız dedi ki...

ABDULLAH TAYFUR NO:12952708 Sa'lebe b. Hatıb adında iki ayrı sahabe vardır. bunlardan birisi Sa'lebe b. Hatıb b. Amr el-Ensari'dir ve bu İbn İshak ile Musa b. Ukbe'nin ifade ettiğine göre bedir ashabındandır. İbn Kelbi ise bu sahabenin Uhud savaşında öldüğünü söylemiştir. (El-İsabe 928)
diğeri ise; Sa'lebe b. Hatıb (veya ibn ebi Hatıb) el-Ensari'dir. İbn İshak bunu Mescidi Dırar'ı bina edenler arasında sayar. el-Baverdi, İbn Seken, İbn Şahin ve başkaları önceki ile bunun aynı kişi olduğunu zikrederler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den mal ile rızıklandırılması için dua istemesine gelince, bunu Taberi tefsirinde (10/130) Kurtubi (8/209) Vahidi Esbabı Nuzul (180) İbn Asakir (Tehzibu Tarihi Dımeşk-4/20) rivayet etmişlerdir. tevbe suresinin 75. ayetinin sebebi nüzulü olarak bu rivayet zikredilir.
Hafız İbn Hacer der ki: Eğer bu kıssa sahih ise - ki sahih olduğunu zannetmem - bu kıssada geçen Sa'lebe'nin daha önce zikri geçen bedir ehlinden olan Sa'lebe ile aynı kişi olmasında şüphe vardır. nitekim İbnu'l-Kelbi'nin şu sözleri ikisinin farklı kişiler olduğunu gösterir: "Bedir ashabından olan (Salebe) Uhud'da şehit olmuştur." Yine İbn Merduye'nin Tefsirinde mezkur ayet hakkında İbn Abbas'tan şu nakli de bunu destekler: "Bu adam kendisine abdullahtayfut no: 12952708 Salebe b. Ebi Hatıb denen ensardan bir kimsedir." bu rivayette onun ismi: Salebe b. Ebi Hatıb şeklindedir. bedir ashabından olan salebeye gelince, onun isminin Salebe b. Hatıb olduğunda ittifak edilmiştir. nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: "Bedire ve hudeybiyeye katılan hiç kimse ateşe girmeyecek" buyurduğu sabit olmuştur...." el-1. İlk olarak hadis usulü açısından eleştiriye tabi tutulmalıdır. Hadisin senedinin zayıf olduğu tespit edilmiştir. hadis büyük muhaddislerce de zayıf addedilmiştir 2. Abdullah Tayfur no:12952708 Rivayetler bellibir tasnifetabi tutulmalı. Salebe kıssası tefsir için sebebi nüzül rivayeti olma ihtimali daha fazladır. Rivayet kalıplarına baktığımızda da Salebe kıssası sebeb ifade etmede nass olmayan rivayetler grubundadır.3) Tarih ilminden istifade edilmeli ve ona göre bi neticeye varılmali
4) Kur’ânı bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmesi

Adsız dedi ki...

ABDULLAH TAYFUR NO:12952708

Zekatını Vermeyenlere İbrettir.Salebenin Yaşadıkları

Medine halkından Sâlebe, cami kuşu denecek derecede sofu bir insandı.

Tüm namazlarını camide kılar, tek başına kılmaya pek razı olmazdı. Ne var ki bir ara kafayı zengin olmaya taktı. Mutlaka zengin olacaktı. Hayırlısı zengin olması mıydı değil miydi, hiç düşünmüyor, ille de köşeyi dönmeyi istiyordu. Bu yüzden tam üç defa Efendimiz (sas)'e müracaat ederek zengin olması için dua etmesini istemiş, hatta sonuncusunda da yemin ederek demişti ki: Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki; zengin olursam yoksullara fazlasıyla yardımda bulunacağım!.. Bu söz ve ısrar sebebiyle

Efendimiz de istediği duayı yapmış,

- Sâlebe'ye istediği malı ver ya Rab! diye niyazda bulunmuştu. Bundan sonra koyun alan Sâlebe'nin sürüsü kısa zamanda öylesine çoğaldı ki; cami kuşu

Sâlebe, artık vakit namazlarını bırak cumalara dahi camiye gelemiyor, çölde sürüsünün arkasında sürünüp gidiyordu. Efendimiz, zaman zaman Sâlebe'yi soruyor, 'Çölde koyunlarının peşindedir. Onun için camide görünmüyor.' dediklerinde,
- Yazık oldu Sâlebe'ye! diye hayıflanıyordu. İşte bu sıralarda Tevbe Sûresi'ndeki zekât âyeti nazil oldu.

Efendimiz, imkân sahibi zenginlere memurlar gönderdi. Zekâtlarını toplayıp hazineye getirecekler, oradan da ihtiyaç sahibi fakirlere dağıtılacaktı.

Sâlebe'ye de uğrayan memurlar, onu çölde koyunlarının peşinde bularak yeni durumu anlattılar.
- Gelen ayetler, malı çok olanın kırkta birini zekât vermesi gerektiğini bildirdi. Senin de zekât vermen gerekiyor! deyince öfkelenen Sâlebe,

- "Bu sıcak çölde çalışıp kazanan benim, size ne oluyor ki, gelip benim malımın kırkta birini istiyorsunuz. Bu sizin istediğiniz haraçtan başka bir şey değildir." diyerek, zekât memurlarını eli boş çevirdi. İşte Sâlebe'nin bu davranışından sonra gelen ayetlerde deniyordu ki:

- Münafıklardan bazıları da, mal mülk verip zengin ettiği takdirde fakir fukaraya yardım edeceklerine dair söz verirler, ne zaman ki Allah onlara istekleri malı verir zengin olurlar; o zaman Allah'a verdikleri sözü unuturlar, cimrilik edip yoksulun hakkını vermezler... (Tevbe Sûresi, âyet 76) Hülasat'ülbeyan'a bakılabilir.


Mealini arz ettiğim bu âyet-i kerime Sâlebe'nin münafıklar sınıfına kaydığını işaretliyordu. Bunu anlayan akrabası, gidip ona derhal malının sadaka ve zekâtını vermesini, yoksa gelen âyetle, münafıklardan biri olarak damgalanmış olacağı ikazında bulundu. Akrabasının bu zorlaması üzerine gelen Sâlebe, zekâtını vermek istediğini söylediyse de



Resulullah (sas) üzüntülü bir eda ile,


- Senin zekâtını alamam artık Sâlebe. Allah (celle ve alâ) men etti!.. cevabıyla karşılaştı. Eskinin cami kuşu Sâlebe'si için bu, dehşetli bir sonuçtu. Resulullah (sas) âhireti teşrif ettikten sonra Hazreti Ebû Bekir'e müracaat eden Sâlebe, sırasıyla Hazreti Ömer ve Osman'a da müracaat ettiyse de hepsi de, "Resulullah'ın kabul etmediğini biz nasıl kabul edebiliriz?" şeklinde karşılık verdiler. Hazreti Osman zamanında son anlarını yaşadığı sıralarda Sâlebe'nin kulaklarında Resulullah'ın ilk ikâzları yankılanıyordu:


- "Sâlebe, şükrünü yaptığın az mal, şükrünü yapamayacağın çok maldan hayırlıdır!" Ama iş işten geçmişti artık. Sâlebe, zekâtını vermeyenlerin ibret alacağı kötü bir örnek vererek gidiyordu ahirete... Cami kuşu diye söylenen Sâlebe nerede, zekâtını vermekten imtina edecek kadar mal hırsına kapılmış olarak giden Sâlebe nerede. Demek ki insan, servetin de hayırlısını dilemeli, gereğini yerine getireceksem ver ya Rabbi demelidir.




Adsız dedi ki...

Murat CAN /12912777


SA’LEBE KISSASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

İslam, doğduğu andan itibaren bizlere sayısız değerler, kaideler ve olaylar bırakmıştır. Âlimlerimiz bunların hepsini gerek senedle gerekse senedsiz tevarüs yoluyla bizlere ulaştırmışlardır. Rivayetleri naklederken; “Kur’anın anlaşılmasında Esbabı Nüzül’ün Rolü” bölümünde değindiğimiz gibi kendilerine ulaşan ve topladıkları bütün rivayetleri sahih, zayıf - Merfu, Makdu vb. ayrımı yapmaksızın yok olma endişesiyle nakletmişlerdir.
Bunlardan biri de vaazlarda çokça örnek olarak anlatılan ve Sa’lebe Kıssası olarak bilinen kıssasıdır. Bu kıssasının da hadis ve Tefsir kitaplarında senedli senedsiz değişik versiyonları mevcuttur. Âlimler Sa’lebenin kim olduğundan, böyle bir vakıanın olup olmadığına kadar bu konuyu asırlardır Araştırmışlar, tartışmalar ve her biri kendine göre olumlu veya olumsuz bir sonuca ulaşmışlardır. Rivayetlere veya olaya olumsuz bakacak olursak itikadi yönden bunda bir sakınca olmadığı anlaşılacaktır. Çünkü âlimlerimiz terğip ve terhib konunlarında zayıf vb. hadislerle amel edileceğine değinmişler ve benzeri hadisleride bu alanda halkı teşvik etmek için kullanmışlardır. Bu rivayeti değerlendirirken rivayetin kahramanıyla, zamanıyla, tarihiyle ve olayın nasıl cerayan ettiği ile münhasır kalınmadan bundan çıkartılacak ders ve ibretlere değinilmelidir. O da Allah ve Resulünün sözüne tam bir teslimiyet, Allah ve Resulünün her an nasihatle imanı dinç tutmak için uyardığı dünyanın geçici nimetlerinin fitnesi (İmtihanı) ve Allahın vermiş olduğu dünya nimetlerinde Allahu Tealanın ve kullarının hakkının olduğunun bilincinde olma, Sahabenin Allah Rasülünün uygulamasına gösterdikleri titizlik ve bu uygulamayı devam ettirmeleri.
Kur-anı Kerimi ve Hadisleri anlamak için belli bir olayla veya sebebi nüzulle yetinilmemeli o günün ve günümüzün, sosyal, siyasal ve fikri düzeyi baz alınarak Kur-an ve sünnetin çizmiş olduğu sınırları aşamadan doğru manalara ulaşılmaya çalışılmalıdır.


Adsız dedi ki...

MEHMET ZEKİ SERDAROĞLU/12952706 SA'LEBE KISSASI VE ESBAB-I NUZÜLE YENİ BİR YAKLAŞIM: SELAMUN ALEYKÜM DOSTLAR;ÖNCELİKLE TEFSİR MADDESİ İTİBARİYLE ELİMİZDE ÇOKCA MATERYAL OLMASINA RAĞMEN BU MALZEMENİN İLMİ KRİTERLER IŞIGINDA SÜZGEÇTEN GEÇİRİLMESİ KANAATİNDEYİM.SANİYEN:SALT METİN KAYNAKLARDA GEÇİYOR OLMASINDAN HAREKETLE O METNİ KUTSAMAKTANSA İLMİN ZIRHIYLA HADİSİN KUR' AN-A ARZI VE TARİHİ GERÇEKLERLE UYUŞUP UYUŞMAMASI ÖLÇÜTÜNÜ ESBAB-I NUZÜL İLMİNİN DİĞER ÖLÇÜTLERİYLE BERABERCE HAREKET ETTİRMELİYİZ.BU MUKADDDİMEDEN HAREKETLE SA'LEBE KISSASI ETRAFINDAKİ RİVAYETLERİ OKUMALARIMDAN SONRA KABÜL GÖRENLERİN OLMASINA DELLİLERİYLE BERABER MUTALAAMIN SONUCUNDA ŞÜPHEYLE KARŞILADIĞIMI BELİRTEBİLİRİM.ŞUNUDA ZİHİNLERİMDEKİ SAHABEYE AİT TASAVVUR Kİ-SALT SAHABEDE BÖYLE GÜNAH İŞLERMİ GEREEKÇESİNDEN HAREKET EDİYOR DEĞİLİM-BU ZİHNİN KUR'AN-IN O GÜNKÜ İNŞA ETTİĞİ NESLİN HAYAT AKIŞINA BAKTIĞIMIZDA GUNAH İŞLEYEN VE TÖVBE EDEN BİR TOPLUM ĞERÇEKLİĞİNDEN HAREKETLE VE İSLAM İNANÇ SİSTEMİNİN TEMEL ÖĞRETİLERİNDEN BİRİ OLAN PEYGAMBERLER ANCAK İSMET SIFATINA HAİZDİR ÇERÇEVESİNDEN HAREKETLE VARDIGIMIZ NETİCEYDİ.KUR'AN OKUMALARIMIZDA CENAB-I HAKKIN ÖNCEKİ TOPLULUKLARIN HELAKINA SEBEP OLAN GÜNAHLARI NAZARA VERMESİNDEKİ VE BU KADAR PEYGAMBER KISSASINI SERD EDİŞİNİN HİKMETİNİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE ŞAHSİLİKTEN ÖTE AHLAKİLİK UNSURUNU ÖNCELEDİĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİZ.NİTEKİM ŞAHSİLİĞİ YÜCELTEN DEĞERLER ÜZERİNDEN AMELLER DEĞİLMİDİR?ALLAH'IN ŞAHISLAR VE MEKANLAR ÜZERİNDEN DEĞER ATFETTİĞİ UNSURLAR SEMBOLİK KARAKTERLERDİR.KUR'AN-DA İSMİ GEÇEN PEYGAMBERLER VE MEKANSAL OLARAK MESCİD-İ HARAM'A VE MESCİD-İ AKSA'YA YÜKLENEN MANA BUNA ÖRNEK OLARAK ZİKREDİLEBİLİR.BU ANALATTIKLARIMIZIN OKUYUCUSU TARAFINDAN İLK ETEPTA BU KISSAYLA NE İLGİSİ VARSA DİYE TENKİDE TABİ TUTULACAK OLSA BİLE İRTİCALEN KALEME ALDIĞIMIZ BU ĞİRİŞİN TARİHİ YÖNÜ OLAN HER OLAY İÇİN VAZĞEÇİLMEMESİ GEREKEN KANUN OLARAK TELAKKİ EDİYORUZ.

Adsız dedi ki...

MEHMET ZEKİ SERDAROĞLU/12952706 Hadis kitaplarında bu kıssanın ele alınışı,tefsir tarihi açısından da önem arzetmektedir.Çünkü ilk devirde tefsir,hadis ilmi çerçevesinde mutalaa edilmekteydi.Daha sonra, tefsir tabiundan itibaren yazılmaya başlanmıştır.İbn-i Cerir et-Taberi'nin Cami'ul Beyan ve İbn-i ebi Hatim er-Razi'nin tefsirinde Maan b.Rıfa'a-Ali b.Yezid-Ebu Abdurrahman el-Kasım b.Abdurrahman- Ebu Umame el-Bahili tarikiyle,İbn-i Kesir tefsirinde;el-Beyhaki ed-Delailun Nubuvve,zayıf bir senetle Suyuti Lubabun Nukul isimli eserinde zikrettiği gibi Taberani el-Mucemu'l Kebir'de,İbn Mendeh Ma'rifetus Sahabe isimli eserinde detaylandırmıştır.Senediyle beraber serdt ettiğimiz bu bilgi kaynaklarımızda gelmiş olmasına rağmen uleamımızın büyük bir kısmınca kabul edilmemiştit.Bu yönde görüş belirtenler İbnü'l Esir,Zehebi ve Süleyman Ateş'dir.Şüpheyle karşılayanlar Taberi ve habere tereddüdle yaklaşan İbn Hacer'dir.Eserlerinde habere veren alimlerimizden büyük bir kısmıda haber hakkında hüküm vermemiştir.Kıssayı Tevbe Suresi 75. ayetinin sebeb-i nuzülü arasında anlatan Fahr-ı Razi gibi alimlerimiz de olmuştur.Kıssada ismi geçen Sa'lebe'nin kimliği hususunda farklı iki şahsiyet zikredilmiştir.Bunlardan biri Evsli olan Ensar Kabilesinden Sa'lebe b.Hatıb'dır.Bu zat rical kitaplarına göre Bedir ve Uhud ehlindendir.Uhud savaşında şehit edilmiştir.İkincisi ise Sa'lebe b. Ebi Hatib'dir. Bu zat ise münafıklarda olup Mescid-i Dırarın banilerindendir.Bu bilgilerden sonra bu ve benzeri kıssalar (a) hadis usulü açısından tenkid edilmelidir.(b)Rivayetler tasnif edilmelidir.(c)Tarih ilminden faydalanılmalıdır.(d)Kur'ani bütünlük ve siyak- sibak bağlamında değerlendirilmelidir.Ancak İslam Kültür Tarihinde bazı rivayetlere karşı bu kriterlerin uygulanmasında gevşeklik gösterilmesinden olacak ki tefsir rivayetleri üzerinde tereddüdün oluşmasına sebep olmuştur.Hocamız Prof.Dr.Ahmet Nedim Serinsu meseleyi bir adım daha ileri götürerek esbab-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde yeni bir usul takip edilmesi gerektiğini söylemektedir.Kanaatimce bu yöndeki bir ıslah talebinin İslam İlimlerinin bir çok alanına teşmil edilmesi gerektiği kanaatindeyim.Buna da TECDİD mefhumu diyoruz.Hülasa kıssa bağlamında söyleceğimiz son söz:bu konudaki zıt rivayetlerin keşmekeşliği içinde bu rivayetin uydurma olma ihtimalinin gözardı edilemeyeceği veya en azından ihtiyatla yaklaşılması gerektiğidir.Bu rivayetlerin Kur'an-ın yorum zenğinliğini tehdit etmemesi gerektiğidir.